Partiler Arası Geçiş: “Özlem”ler Üzerinden Analiz “Yargı Motel”

  • Anasayfa
  • Analizler
  • Partiler Arası Geçiş: “Özlem”ler Üzerinden Analiz “Yargı Motel”
Solda Özlem Çerçioğlu, sağda Özlem Vural Gürzel

Her dönem, siyaseten güç elde etmek için bazı geçişler yaşanmıştır. AKP’nin “Eski Türkiye” diye her seferinde kötülemeye çalıştığı dönemlerin en çok eleştirilen alanlardan biri de siyasetçi transferleri yapılması ve bu sayede çeşitli koalisyonların oluşmasının sağlanmasıdır. Bu tarz geçişleri anlatmak için en çok kullanılan ifade “Güneş Motel” ifadesidir. Güneş Motel kavramı aktif siyasetin ve Siyaset Biliminin literatürüne girmiştir. AKP Genel Başkanı bazı dönemlerde muhalefeti kötülemek için onlara “Güneş Motel” le motelin olduğu sokakla vs. hitap etmiş onları partilerine, ideolojilerine “ihanet” le dolaylı olarak suçlamıştır. AKP’nin özellikle ilk dönemlerinde bilimden yararlanan aynı zamanda da liberal ideolojinin parti içinde varlığı o dönemlerde başka bir AKP profili çizmekteydi. Ancak zaman içerisinde konjonktüre göre değişen pragmatik anlayışla dönemin güç sahipleriyle değişen politikalarıyla bambaşka bir sürece doğru evrilmiştir.

AKP dönemlerinde benim en çok takdir ettiğim hatta belki de tek takdir ettiğim kısmı ilk dönemlerinde yani parladığı zamanlarda partilerinde hep sosyologlara yer vermesi olmuştur. Özellikle halkla ilişkiler çalışmaları, seçim şarkıları, kendilerini AK’la eşleştirmeleri gibi çalışmalar onları bir dönem gerçekten yükseltmiştir. Ama unutulmamalıdır ki hiçbir şey sonsuza kadar yükseldiği yerde kalmaz. Nitekim AKP’de zaman içinde kendini farklı kılan bu tarz şeylerden uzaklaşarak farklı bir sürece evrilmiştir. Öncelikle bilimden yararlanmaları azaldı, sonra içlerinde var olan liberal politikacılar ilk olarak kenara çekilip sonra farklı yerlere geçişler yapmışlardır. En son olarak “ne istediler de vermedik” dedikleri önceleri “cemaat” güzellemeleri sonraları “fetö terör örgütü” dedikleri yapının kalkıştığı hain darbe gecesi partinin halkla ilişkiler ve reklamcılık da önemli işlere imza atan Erol Olçok’un vefat etmesi sonrası iyice dağılmaya başladı. Başka bir ifadeyle AKP yıllarca kendini dayandırdığı halktan hızla uzaklaşmaya başladı. Özellikle bin bir zorlukla Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emek emek yetiştirttiği Atatürk Orman Çiftliğine yapılan sarayla iyice dar alanda siyaset yapmaya başladılar. Bu tarz siyasetin en kötü yanı kazanımın ve paylaşımın sınırlı kişilerle yapılmasıdır. O dar alana girilmediğinde oyunun dışında gücün ötesinde kalındığı için herkesin birbiriyle sürekli mücadelede olmasını gerektirir. Saray’ın doğasında her zaman halktan kopuş vardır. Bu Saray’ın da en büyük etkisi bu oldu. Özellikle şehrin “Varoş”ları diye tabir edilen yoksul kesimlerden oy alan AKP, süreç içerisinde “Sermaye”nin temsilcisi ve savunucusu haline dönüştü. Spesifik olarak “Özelleştirme”lerin farklı şekilde uygulanması kamunun ciddi zarar etmesine bir o kadar da dar alanda iktidar yandaşların orantısız zenginleşmesini sağlamıştır. Bu zenginleşen az kişilik dev kadro dünya genelinde en çok kamudan ihale alanlar arasında ilk beşe girmeyi başardılar.

Gelin size özelleştirmenin farklı yapılışını bir örnekle açıklayayım. Kütahya’da bu yöntemle bir havalimanı yapılıyor. Havalimanının ismi Kütahya ve Afyon civarının şanına yakışan “Zafer Havalimanı” oluyor. Pragmatik AKP bir yerde havalimanına Zafer ismini verirken bir yandan da statlardaki “Atatürk” isimlerini itinayla kaldırmışlardır. İşin garibi Atatürk ismi kaldırılırken alkışlayan kitle Zafer ismi verilen havalimanını da alkışlamaktadır. Bu dilemma arasında gelelim Zafer Havalimanı’nın faydasına! Zafer Havalimanı uzmanların söylediğine göre %97 hata oranıyla yapılmış bir havalimanıdır. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Zonguldak Milletvekili Sn. Deniz Yavuzyılmaz’ın T24’te yer alan açıklamasına[1] göre:

     “Zafer Havalimanı yapım maliyeti: 50 milyon Euro 2012-2025 (7 ay) yılları arasında şirkete yapılan garanti ödemesi: 77 milyon Euro Kamuya devir tarihi: 2044 yılı 2044 yılına kadar şirkete yapılacak garanti ödemesi: 208 milyon Euro.”

Buna ilave olarak

“DHMİ resmi istatistiklerine göre, Zafer Havalimanı’nda, 2025’in ilk 7 ayında, iç ve dış hatlarda Gelen ve giden toplam yolcu sayısı: 42.754 Giden yolcu sayısı: 42.754/2= 21.377 (yaklaşık).”

Burayı daha anlaşılır kılmak için

        “2025’in ilk 7 ayında; Garanti edilen giden yolcu sayısı: 768.677 Gerçekleşen giden yolcu sayısı: 21.377 Hata payı: % 97,22 Hazinenin şirkete yapacağı garanti ödemesi: 3.943.024 Euro Güncel kurla 187 Milyon Lira”

Kütahya’nın 2025 yılı tahmini nüfusu 571.078[2]’dir. Bu da demek oluyor ki tüm Kütahya halkı her gün işe Zafer Havalimanından gitse ve dönse biz bu garanti edilen 768.677 sayını yakalıyor ve biraz geçmiş oluyoruz. İşte %97 hata oranı bu kadar hayati bir oran. Buradan anlaşılması gereken aslında bu havalimanını kamu kendisi yapsaydı. Çok kısa zamanda maliyetini çıkarıp sonrasında sürekli kar edecekti. Bu durumda kamunun daha çok kazanmasına bu kazancın da halka farklı hizmetlerle dönmesini sağlardı. Peki, özelleştirmenin farklı uygulaması nedir? Liberal bir yönetim yapısı işletmelerin, kurumların kamunun elinde hantal bir şekilde kullanılmasına karşı çıkar. Onlara göre özelleştirmeden kast ettikleri işlemeyen, zarar eden, kamunun hantal yapısından kopararak özelin daha sistemli, daha efektif, daha verim alınan, müşterilerin daha kolay ve daha hızlı hizmet almalarını sağlamaktır. Yukarıdaki örnek bu anlatılan özelliklerin çoğunu sağlamamaktadır. Bu örnek bize kamudan ihalelerin daha kâr amaçlı ve usulen yanlış yapılarak orantısız zenginleşme aracı olarak kullanıldığını göstermektedir. Sayıştay raporlarında bunun gibi çok örnek yer almaktadır. Daha önce İdeapolitik için “Kurumların Çürümesi[3]”ni eğitim üzerinden anlatan bir yazı yazmıştım. Bu örnekte de kurumların çürümesi iktidara yakın dar kadroların pastadan pay aldıkça payı kimseyle paylaşmak istememelerine neden olmaktadır. Saray’ın doğal etkisi sonucu dar alan içinde orantısız zenginleşen kesim iktidarın kalabalık kitlelerden yani halktan uzak kalmasını sağlamak zorundadır. Tam bu noktada eksik ya da hatalı da uygulansa bile hala ülkemizde “Demokrasi” var.  Demokrasinin en güçlü yanı ülkeyi kimin yöneteceğine karar verme aracı olan “sandık”ların belli aralıklarla koyulma zorunluluğudur. Bir zamanlar tek başına iktidar olanlar zamanla bu güçlerini kaybettiklerini görünce özellikle de son yıllarda kendilerine alternatif adayların çıkması ve iktidarı kaybetmenin çok yakın olması sonucu bilerek ve isteyerek uzaklaştıkları vatandaşla tekrar aralarındaki ilişkileri güçlendirme çabasına girmeleri kaçınılmaz olur. 28 Mayıs 2023 seçimlerinde hükümetin değişimi halkın genelinde çok kabul görmüşken bazı nedenlerle kazanılamaması ve iktidarın ucu ucuna seçimi almış olması kendilerini sorgulatma ve vatandaşın gösterdiği tepkinin fark edilmesi gerekirdi. Fakat bu seçimlerden ders almayan AKP MHP Koalisyonu bir yıl sonra yapılacak olan 31 Mart 2024 seçimlerinde büyük bir hezimete uğramış ve CHP Türkiye’nin büyük çoğunluğunu kazanarak 46 yıl sonra Türkiye’nin Birinci Partisi olmuştur. Bu seçimde rahmetli Ferdi Zeyrek (devri daim olsun.) ile Manisa, Denizli, Balıkesir, Kilis, Kastamonu, Afyon ve kendi ilçem olan Keçiören gibi neredeyse imkânsız bakılan birçok belediye CHP’nin yönetimine geçmiştir. 2023 seçimlerinden alması gereken dersi almayan AKP, 2024 seçimlerinde de benzer bir sorgulama sürecine girmek yerine yıllarca milleti suçladığı siyasetçi transferleriyle eksiğini kapatacağını ve tekrar halkın gözünde güçlü bir duruma geleceğini düşünmektedir. Bundan önce yapılan transferlerde daha çok milletvekili transferi olurken bu sefer halkın en yakın temsilcileri “demokrasinin ilkokulu” olarak tanımlanan belediyelerin, başkanları ve bazı yerlerde meclis çoğunluğunu ele geçirmek için sinsince meclis üyelerinin transferi yapılmaktadır. Milletvekili geçişleri muhalefetten iktidara olmadığı sürece çok sorun olmazdı. En büyük sorun vekilin muhalefetten iktidara geçmesi ki bu durumda da vekil çoğunlukla duymazdan gelip, gidişini mantığa bürüyecek bahaneler üretir ve söylediği her şeyi yutmasına rağmen sanki haklı gibi kendini anlatıp utanmadan devam etmeleriyle çözülmektedir. Vekil geçişleri çoğu vatandaşın ilgisi için de değildir. Ama söz konusu belediye başkanıysa işler değişmektedir. Belediye başkanlarını neredeyse tüm halk tanımaktadır. Bu geçiş herkesi etkiler.

Ülkemizde son zamanlarda en sükse yaratan siyasetçi değişimi Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin önce CHP’yi suçlayarak Memleket Partisine geçmesi oradan da ışık hızıyla AKP’ye geçmesi olmuştu. Bu geçiş halkın alışık olmadığı bir geçiş şeklidir. Çelebi’nin önce CHP yi övmesi sonra küfredecek şekilde saygısızca AKP’ye geçmesi geçerken CHP’yi terörle iş birliği için suçlamasından belli bir süre sonra Öcalan’ın “Kurucu Lider” vasfına gelmesi ve aynı Çelebi’nin bu durumu kabul edip sessiz sessiz görevine devam etmesidir. Demek ki sorun terör değil CHP’den tekrar seçilmemekmiş. Bu transfer bile belli bir zaman sonra hak ettiği yeri buldu. Yani tarihin çöp sepetine gitti. Çelebiden daha keskin bir geçiş olan Özlem Çerçioğlu geçişi oldu. Çelebi CHP ye dışardan davet edildiği için belli bir aidiyeti oluşmamış ve gitmiştir. Özlem Çerçioğlu, CHP sayesinde milletvekilliği, Aydın Belediye Başkanlığı ve en son olarak da Aydın Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmıştır. Yani, var olma sebebi Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Aydınlı tanıdıklarımla konuştuğum zamanlar bana Özlem Hanım’ın çok değiştiğini halkın Özlem Hanım’a karşı iyi bakmadığını tekrar aday olmaması gerektiğini iletmişlerdi. Ancak Kemal Bey Kurultay’a giderken her sorunumuzu çözmüşüz bir tek bu sorun kalmış gibi ilk olarak Özlem Çerçioğlu’nun adaylığını duyurmuştur. Kurultay sonrası seçimi kazanan Genel Başkanımız Sn. Özgür Özel, Kemal Bey’in sözünü çiğnememek için aday göstermiştir. Özlem Hanım’ın AKP ye geçişi sayesinde herkes keşke Özgür Bey, Kemal Bey’in sözünü çiğneseymiş dedirtti. 19 Mart 2025 Yargı Darbesi sonucu onlarca belediye başkanımız yüzlerce bürokratımız içerde zulümlere rağmen direnmeye devam ederken Özlem Hanım’ın eşinin şirketi ve 7 metrekarelik bir alanda yaşama korkusu sonucu konfor alanı bozulmasın diye yıllarca söylemediği, eleştirmediği, küçümsediği AKP’ye tıpış tıpış gitmek zorunda kaldı. Tıpış tıpış gitmesini de halka en iyi kendisi anlattı. “Sayın Cumhurbaşkanı’nın Himayelerinde” diyerek yargıdan korunma zırhını üzerine giymiş oldu. Tıpkı daha önce eşinin şirketinden yönettiği bakanlığa dezenfektan alan bakanın yargılanmadığı gibi. Nitekim ödülünü de Aydın’a dönünce İlbank İzmir Bölge Müdürü İzzet Günal tarafından bizzat 860 milyon Türk Liralık anlaşmayla aldı. Özlem Hanım Akp’ye geçerken tek geçmedi. Yanında birkaç ilçe belediyesi başkanları da ona eşlik etti. Bunlardan birisi de Gaziantep Şehitkamil Belediye Başkanı Umut Yılmaz’dı. Umut Bey, bundan birkaç ay önce çok hararetle CHP yi överken şimdi aynı hararetle AKP’yi savunuyor. Neden mi? Çünkü, “20 Ocak 2025’te Yılmaz ve 14 kişi hakkında soruşturma başlatıldı. 30 Ocak’ta Ak Parti Şehitkamil İlçe Başkanı da suç duyurusunda bulundu ve dosyalar birleştirildi. Yılmaz, 8 Nisan’da CHP’den istifa etti. 23 Mayıs’ta ise savcılık, sadece iki kişi hakkında “kovuşturmaya yer yoktur” kararı verildi. Bunlardan biri Umut Yılmaz’dı. CHP’den istifa eder etmez soruşturma jet hızıyla kapatıldı.” [4]

Bu haberden de eski gelişmelerden de anlaşıldığı üzere “ikili bir hukuk” sistemi tesis edilmiş durumdadır. Aynı şey AKP’ye yasal diğerlerine yasak sistemidir. Görüldüğü gibi geçmişte “Güneş Motel” olarak bilinen transferler günümüzde artık “Yargı Motel” şeklinde adlandırılabilir. Gazete haberlerine göre AKP’li siyasetçiler özellikle yargı kıskacı altında ya da ekonomik olarak zorda olan belediye başkanları ya da meclis üyelerini tespit ederek Akp’ye gelmeleri noktasında arka kapı diplomasisiyle yanlarına çekmeye çalışıyorlar. Ancak bu diplomasi süreci belediye başkanlarının olduğu ilin vekillerinden bile gizli yürütüldüğü iddiası yer almaktadır. Nitekim Özlem Hanım’ın da Aydın AKP milletvekilleriyle yaşadığı tartışmaların kamuoyuna yansıması da buna en güzel örnektir. Ancak şunu unutmamakta fayda vardır. Bizim halkımızın sandık hafızası çok iyidir. Dünya yansa bile oy verme oranı %90 ları bulan bir ilgiye sahibiz. Yine benzer şekilde sandığa uzatılan her el ilk seçimde kırılmıştır. 80 darbesi sonrası askerlerin gölgesinde yapılan seçimde %80 küsür oy alınmasına rağmen silah tehdidi olmayan ilk seçimde halk dersini vermiştir. Yine benzer şekilde İstanbul BB seçimlerinde aynı zarftaki 4 oy pusulasından sadece 1 tanesi ki o da Ekrem İmamoğlu Başkanımızın yarıştığı pusulanın iptal edilmesine karşılık farkın kat ve kat artması cevabı gibi. Sn. Özgür Özel’in “Milletle devlet kavga ederse her zaman millet kazanır.” Sözü de sandık hafızasıyla taçlanır. Bu açıdan Özlem Çerçioğlu’da sandık hafızasından payı alacaktır. Nitekim bunun nüveleri kendini gösteriyor. Belediyenin konserlerinin boş kalması yaşananların yaşanacaklara referansı gibi.

Tam Özlem vakası yatışırken bir başka Özlem vakası daha karşımıza çıktı. Bu sefer muhatabımız Beykoz Belediyesi Başkan Vekili Özlem Vural Gürzel. Sıradaki Özlem Hanım çok kritik bir zamanda istifa etti. Tıpkı Aydınlı Özlem gibi İstanbullu Özlem’de AKP’ye geçişini güzelleştirmek için bahanelere sığınmaktadır. Beykoz Belediye Başkanımız Sn. Alaattin Köseler serbest bırakıldığında bir avukat arkadaşımla konuştum. Bana bu serbest bırakmanın masum olmayabileceğini meclis üyelerinden bazılarının istifa ettirilerek meclis çoğunluğunu AKP’ye geçirip Alaattin Bey’in tekrar göz altına alınarak yeniden başkan vekili seçimi yapılarak belediyeyi AKP’ye geçirmek için olacağını söylemişti. Ben de bu kadar da kötü olmazlar herhalde dedim. Ama birkaç gün geçmeden iddia edilen olayların gerçekleşmeye başladığına tanık olduk. Başkanımız çıktı diye kutlama mesajı paylaşan Özlem Hanım başkan tekrar gözaltına alınınca istifa ediyor ve ne hikmetse tıpkı Aydınlı Özlem Ablası gibi CHP’yi suçlayarak geçiş yapma derdinde. Ancak bu mağdur ve masum görünme çabaları hapiste onlarca insan zulme uğrarken insanlarda karşılık bulmamaktadır. Özellikle de az biraz vicdanı ve onuru olan bir kişi Sn. Murat Çalık, Sn. Muhittin Böcek gibi sağlık sorunu yaşarken direnen onlarca insandan utanır. Ama nerede! Tarih bu süreçleri yazacak. Tarih bir yandan Murat Çalık’ın onurlu duruşunu yazarken bir yandan da Özlem’lerin tıpkı Manda ve Himaye isteyenler gibi saraya yanaşmasını ve bunu yaparken zerre utanmamalarını da yazacak.

Sonuç ve Öneriler

Dün Mehmet Ali Çelebi, bugün önce Özlem Çerçioğlu sonra Özlem Vural Gürzel isimler değişmesine rağmen zihniyet değişmemektedir. Bu zihniyetin bu kadar rahat parti içinde yer alması birilerinin referanslarıyla kolayca koltuk edinmeleri zorlukları da görünce aynı kolaylıkla kaçmalarına neden olmaktadır. Bu olaydan yola çıkarak CHP Yöneticilerine bazı önerilerim olacaktır:

  1. Partiye üye olmak çok kolay olmamalıdır.
  2. Partiye üye olan kişilere önce geçici üyelik verilmeli. Bu geçici üyelik en az iki yıl sürmelidir.
  3. Geçici üyelerin katılması gereken bazı eğitimler olmalı ve bu eğitimlere katılmayan üyelerin kesin üyelikleri yapılmamalıdır.
  4. Aidatını ödemeyen parti üyeleri seçme ve seçilme haklarından tavizsiz şekilde yararlanmamalıdır.
  5. Aktif/Pasif Üyelik belli kurallara bağlanmalıdır. Ve bu kurallar tavizsiz uygulanmalıdır. Örneğin: Aylık üç etkinliğe katılmayan ve aidatını ödemeyen kişi pasif üyeye tavizsin düşmelidir.
  6. Delegelik sistemi kaldırılmalıdır. Görev almak isteyen kişiler üyeler tarafından seçilmelidir.

CHP 6 Ok ilkelerine bağlı Sosyal Demokrat bir partidir. Kurucu Liderimiz Mustafa Kemal Atatürk bizim ilelebet liderimizdir. Kurucu Liderimiz Mustafa Kemal Atatürk:

            “Benim iki büyük eserim vardır; biri Türkiye Cumhuriyeti, diğeri Cumhuriyet Halk Partisi’dir.” 100 yıllık Çınar CHP sırtına yük olan Özlemleri vb. tipleri atarak iktidara hızla koşmalıdır. Bunlar gitmesi bizim için kayıp değil kazançtır. Gideceklere engel olmamak gerekir. Çünkü biz çıkar partisi değil kurucu ve kurtarıcı partinin üyesiyiz. İlk seçimlerde de ülkenin kurtarıcısı olarak iktidarı devralacağız. Kimse korkmasın bunlar gitmez algısı bir çöptür. Nasıl ki 30 yıl sonra Keçiören Belediyesini aldıysak İktidarı da alacağız ve onlarda bize devrederek gidecekler.

Yazar: Hakan Çakmak / Sosyolog-Siyaset Bilimci

                                                                                                         


[1] Zafer Havalimanı yapım maliyeti: 50 milyon Euro 2012-2025 (7 ay) yılları arasında şirkete yapılan garanti ödemesi: 77 milyon Euro Kamuya devir tarihi: 2044 yılı 2044 yılına kadar şirkete yapılacak garanti ödemesi: 208 milyon Euro.

[2] https://www.nufusu.com/il/kutahya-nufusu

[3] https://ideapolitik.com/egitim-uzerinden-kurumsal-curume-sistemsizlestirilen-egitim-ve-caresiz-birakilmak-istenen-gencler/

[4] https://www.diken.com.tr/chpli-vekilden-akpye-gecen-baskan-hakkinda-usulsuzlukten-suc-duyurusu/

Leave A Comment

At vero eos et accusamus et iusto odio digni goikussimos ducimus qui to bonfo blanditiis praese. Ntium voluum deleniti atque.

Melbourne, Australia
(Sat - Thursday)
(10am - 05 pm)