Cesaret ve Tereddüt Arasında: 1989 SHP Kürt Raporu’ndan Bugünün CHP’sine Barış Komisyonu

  • Anasayfa
  • Analizler
  • Cesaret ve Tereddüt Arasında: 1989 SHP Kürt Raporu’ndan Bugünün CHP’sine Barış Komisyonu

Türkiye siyasetinde Kürt meselesi, her dönemde farklı biçimlerde karşımıza çıktı; kimi zaman bastırıldı, kimi zaman görmezden gelindi, kimi zaman da çözüm arayışlarıyla gündeme taşındı. 1989 yılında Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nin (SHP) hazırladığı Kürt Raporu, bu tartışmaların en önemli dönemeçlerinden biri oldu. Bugün ise “Barış Komisyonu” başlığıyla benzer bir mesele yeniden Türkiye’nin gündeminde. Ancak bu kez inisiyatif sol bir partide değil, uzun yıllar iktidarı elinde tutan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) elinde.

Peki, SHP’nin cesur raporu neden başarıya ulaşamadı? Bugün CHP, Barış Komisyonu tartışmalarında nerede duruyor? Ve en önemlisi: CHP, SHP’nin cesaretini aşabilecek mi?

1989 SHP Kürt Raporu: Cesur Bir İlk Adım

1989’da SHP tarafından hazırlanan Kürt Raporu, dönemi için olağanüstü bir çıkıştı. Raporda, “Kürt realitesinin” varlığı kabul ediliyor, demokratik haklar, kültürel kimlik ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi öneriliyordu. O dönem devletin resmi dilinde “Kürt” kelimesinin dahi tabu olduğu düşünüldüğünde, bu rapor siyasette yeni bir kapı aralıyordu.

Ancak raporun akıbeti, dönemin koşullarıyla doğrudan bağlantılıydı:

  • – Şiddet ortamı: 1980’lerin sonunda PKK eylemleri yoğunlaşmış, toplumda sert güvenlikçi refleksler güçlenmişti. Böyle bir atmosferde demokratik haklardan bahsetmek geniş kesimlerce “teröre destek” gibi algılandı.
  • Devletin sert tepkisi: Askerî ve bürokratik mekanizmalar raporu doğrudan “bölücülük” ile özdeşleştirdi.
  • – Toplumsal ve medya baskısı: Rapor, özellikle merkez medya tarafından linç edildi. Kamuoyunda SHP’nin “ülkeyi bölmekle” suçlandığı bir hava yaratıldı.
  • Parti içi direnç: SHP’nin kendi kadroları içinde bile bu raporu sahiplenme iradesi sınırlıydı. Parti tabanı ve örgütleri arasında güçlü bir destek bulamadı.

Tüm bunların sonucunda, rapor bir cesaret anısı olarak kaldı ama siyasete yön veremedi. Yine de tarihsel olarak bakıldığında, SHP’nin bu çıkışı Türkiye’de “Kürt meselesini demokratik zeminde tartışma” fikrinin ilk kurumsal adımı oldu.

Bugünün Barış Komisyonu: İktidarın İnisiyatifi

Aradan 35 yıl geçti. Bugün Barış Komisyonu tartışmaları yeniden gündemde. Ancak bu kez süreç, muhalefetin değil, iktidarın eliyle yürütülüyor.

AKP, 2009’dan itibaren “açılım süreci” adıyla Kürt meselesine farklı bir yaklaşım getirdi. Kürtçe yayınlar, kültürel haklar, müzakere kanalları açıldı. Fakat süreç 2015’te güvenlikçi politikaların geri dönüşüyle sona erdi. Bugün yeniden Barış Komisyonu konuşulsa da, iktidarın niyetine dair soru işaretleri sürüyor: Bu adım gerçekten kalıcı bir çözüm için mi atılıyor, yoksa siyaseten taktiksel bir araç olarak mı kullanılıyor?

Bu noktada komisyonun meşruiyeti kritik. Barış ancak TBMM zemininde, bütün partilerin katılımıyla sürdürülebilir bir sürece dönüşebilir. Tek taraflı, iktidar merkezli bir komisyon, toplumsal güven yaratmaktan uzak kalır.

CHP’nin Konumu: SHP’nin Gerisinde mi, İlerisinde mi?

CHP’nin Kürt meselesine yaklaşımı tarihsel olarak daha devletçi bir refleksle şekillendi. Ancak özellikle Özgür Özel’in genel başkanlığıyla birlikte, CHP daha kapsayıcı bir dil geliştirmeye yöneldi. “Kürt sorunu meşru zeminde, TBMM’de çözülmelidir” söylemi, SHP’nin 1989’daki çizgisiyle benzerlik taşıyor.

Ama iş pratiğe geldiğinde tablo karışık:

  • Gerisinde: CHP henüz SHP’nin 1989’da yaptığı gibi yazılı, somut ve kapsamlı bir rapor ortaya koymadı. Söylem düzeyinde açıklamalar olsa da, cesur bir kurumsal belge eksikliği göze çarpıyor.
  • İlerisinde: Bugün CHP, SHP’nin sahip olmadığı demokratik bir tartışma zemininde konuşabiliyor. Meclis’te HDP/DEM Parti ile dolaylı da olsa temas edebiliyor. Toplumda da artık “Kürt” kelimesini kullanmak yasak değil. Bu açıdan, CHP’nin eli 1989’a göre daha güçlü.

Dolayısıyla CHP’nin konumu ikili: Söylemde ileride, pratikte geride. Cesaret ve tereddüt arasında sıkışmış durumda.

Fırsatlar ve Riskler

CHP’nin önünde büyük bir fırsat var: Eğer Kürt meselesini demokratik çözüm ve eşit yurttaşlık temelinde sahiplenirse, Türkiye’de gerçek bir değişim sürecinin lokomotifi olabilir.

Ama risk de büyük: Eğer CHP bu meseleyi AKP’nin insafına bırakırsa, hem tarihsel bir misyonu kaçırır hem de toplumsal muhalefetin öncülüğünü kaybeder. 1989 SHP Kürt Raporu, cesur ama yalnız kaldığı için başarısız olmuştu. Bugün CHP, daha geniş bir toplumsal destek ve daha meşru bir zeminle aynı cesareti gösterebilir.

Sonuç

1989 SHP Kürt Raporu, dönemin şartları açısından yetersiz kalmış olsa da, Türkiye’nin demokratikleşme tarihinde cesur bir dönüm noktasıdır. Bugün CHP’nin önünde, SHP’nin yarım kalan mirasını sahiplenme imkânı vardır. Fakat bunun için cesaret, kararlılık ve kurumsal netlik gerekir.

Öyleyse asıl soru şudur: CHP, 1989’daki SHP’nin yalnızlığını aşarak Kürt meselesinde cesur bir inisiyatif alabilecek midir, yoksa Barış Komisyonu’nu yine AKP’nin tekeline bırakmayı mı tercih edecektir?

Yazar: Tolga Aktaş / Strasbourg Üniversitesi Türk Etütleri Bölümü

Leave A Comment

At vero eos et accusamus et iusto odio digni goikussimos ducimus qui to bonfo blanditiis praese. Ntium voluum deleniti atque.

Melbourne, Australia
(Sat - Thursday)
(10am - 05 pm)