Bir Yönetim Şekli Olarak “Yönetişim” Üzerinden CHP Program Analizi

  • Anasayfa
  • Analizler
  • Bir Yönetim Şekli Olarak “Yönetişim” Üzerinden CHP Program Analizi

CHP Genel Başkanı Sn. Özgür Özel:

“TÜRKİYE ŞİFASINI DA YENİDEN İNŞASINI DA BU PROGRAM İÇİNDE BULACAKTIR.”

Diyerek konuşmasına başladı. Ülkemiz açısından şu an en çok ihtiyaç duyulan şeyler tek tek sıralandı. CHP Genel Sekreteri Sn. Selin Sayek Böke’nin programı anlatırken söylediği her söz, izlettiği her video hepimizde tam karşılığı olan şeylerdi.

CHP, 22.11.2024 Cuma günü Genel Merkez’de “Parti Programının Taslak Halini” tanıttı. Bu önemli bir tanıtım oldu. Çünkü 28-29-30 Kasım 2025 Tarihlerinde yapılacak kurultayda hem Genel Başkanı hem Parti Kurullarını hem de parti programının konuşulduğu ve delegeler tarafından oylandığı bir süreç içerisindeyiz. Genel Başkanın en önemli vaatlerinden biri olan şeffaf yönetim için iyi bir gösterge oldu.

Siyasi partilerin iki önemli aracı vardır. Bunlar;” Tüzük” ve “Parti Programı”dır. Tüzükler siyasi partilerin Anayasalarıdır. Onların bağlı oldukları çerçeve metinlerdir. Parti programları ise siyasi partilerin yol haritalarıdır. CHP Tarihi, Kurultaylar tarihidir. Örneğin 18. Olağan Kurultayı 18-22 Ekim 1966 Tarihlerinde Ankara’da gerçekleşmiştir. Bu kurultaylar öyle kâğıt üzerinde yapılan, formalite kurultaylar değildir. Fikirlerin uzun uzun tartışıldığı demokrasi için önemli toplantılardır. Bu açıdan kurultay öncesi uzun uzun hazırlık sürecinden geçerek şekillenen programın tanıtılması çok önemlidir. Bu program ciddi hazırlık süreçlerinden geçen bir programdır. Toplumun hemen her kesiminin farklı yollar kullanılarak görüşleri alınmış uzun süreli ve kapsayıcı bir çalışma sonucu oluşmuştur. Ben de çeşitli kademelerde görev alarak içerisine öyle ya da böyle katkı sunmuş birisiyim. Örneğin, CHP Bülent Ecevit Siyaset Akademisi (CHP Parti Okulu) Eğitmenleri “çözüm masaları” formülüyle gruplandırılarak kendi aralarında seçtikleri moderatörler ve parti okulu koordinatörleri eşliğinde önceden paylaşılan konu başlıkları ve aylık toplantılar eşliğinde Zoom toplantıları” yla ki toplantı öncesi uzun uzun hazırlıklar yapılarak, toplantılar raporlanarak toplanmış ve bu toplanan raporlarda okunup düzenlenerek derli toplu şekilde Genel Merkeze sunulmuştur. Bir diğer örneği ise İdeaPolitik Genel Direktörü Prof. Dr. Can Kakışım’ın da katıldığı Genel Merkezde çeşitli çalışma gruplarına ayrılarak ilgili alanlarda akademisyen, birlikler içerisinde görev alan, alanında uzman kişilerin görüşlerinin alınması için yapılan toplantıdır. Hatta bu konuda yurttaşlarımızın fikirlerini iletebilecekleri mail adresi ve web siteleri oluşturularak farklı görüşlere mümkün olduğu kadar ulaşabilmek adına önemli girişimlerde bulunuldu. Çünkü modern devletlerin en büyük özelliklerinden birisi de “katılımcılık” ilkesidir. Nitekim ülkeyi yönetme adayı bir partinin programı da halktan, toplumdan kopuk olmamalıydı ki olmadı da olabildiği kadar kapsamlı bir çalışma düzenlendi. Yukarıda iki örnek verdiğim durumu gelin daha kapsamlı ve Selin Hanım’ın da vurguladığı hazırlık aşamalarını daha detaylı anlatalım. Çünkü, bu program masa başında sırça köşklerde hazırlanan bir program değil ve hak ettiği değeri görmesi açısından geçirdiği süreç önemlidir.

İlk olarak Eylül 2024’te delegelerle “Yuvarlak Masa” toplantılarında Türkiye’nin sorunları tartışıldı. Bu toplantılar sonucu bir yıllık bir “Yol Haritası” çıkarıldı. Ama bu kısa vadeli bir yol haritaydı. Halbuki siyaset uzun soluklu bir çalışmadır. Bu nedenle parti programı hazırlık çalışması durmadan devam etti. Nitekim 2024 Kasım ile 2025 Şubat ayları arasında “81 İlde 922 ilçe ve tekrar 81 ilde Danışma Kurulları” yapılmış bu yolla 100.000 üzerinde yurttaşımız katılarak isteyenler görüşlerini bildirmişlerdir. Paralel zamanlarda farklı çalışmalar ile programımız daha da derinleştirilmiştir. 2024 Kasım ile 2025 Mayıs arasında ise “uzman toplantıları, halk buluşmaları, gölge kabine, Parti Meclisi Üyeleri, Yüksek Disiplin Kurulu Üyeleri ve TBMM Grubu, belediye başkanları, Parti Okulu ve STK’lar” ile birlikte çalışmalar yapılmış. Her yapının görüşleri Genel Merkezimize iletilmiştir. Parti Programının odak noktası “toplum” olmuştur. Genel Başkanımız Sn. Özgür Özel de toplumu hep merkeze almıştır. Nitekim “Devlet ve millet çatıştığında her zaman Millet kazanır.” Diyerek toplumu ne kadar önemsediğini göstermektedir. Genel Başkanın bakış açısı program hazırlığına da yansımıştır. 2024 yılının haziran ayından, -2025 yılının ağustos ayına kadar “program.chp.org.tr” adresi açılarak yurttaşların dijital katılımına imkân tanımıştır. Vatandaşlarımız bu siteye giriş yaparak program hakkında istediği görüşlerini dijital kanal vasıtasıyla iletme şansını yakalamışlardır. Son olarak, 4-9 Eylül 2025 kuruluş haftamızda program çalıştayı, uzman masaları ve örgüt temsilcileri meclisimiz yapılmış. Buna bağlı olarak da 22 Kasım 2025 tarihinde tanıtılan ve 29. 11.2025 yılında onaylanan programımız hazırlanmıştır. Burada da görüldüğü gibi en az bir senelik bir hazırlık sürecinden geçmiş ve sadece yapmış olmak için yapılmayan bir program hazırlanmıştır. Ben bu yazıyı yazarken de Program Delegeler tarafından onaylanmıştır.

Programı https://program.chp.org.tr/ bu bağlantı adresinden ulaşıp detaylı okuyabilirsiniz. Bu sayfaya girdiğinizde karşınıza taslağın tamamı çıktığı gibi özel olarak okumak isteyeceğiniz dört farklı yaklaşım belgeseline (Demokrasi Yönetim ve Adalet, Kalkınma ve Ekonomi, Sosyal Devlet, Dış Politika Güvenlik ve Dirençlilik) de ulaşabilirsiniz.

Bu yazı sadece program tanıtımı olmayacak aynı zamanda bu programı bir yönetim modeli olan “Yönetişim” modeli üzerinden değerlendirilerek analiz edilecektir.

Ülkemiz Kamu Yönetimi tarihi açısından önemli bir örnektir. Özellikle stratejik açıdan önemli bir coğrafyada olduğumuz için doğu batı arasında farklı yönetim modellerinin arasında kalmamız bizim yönetim anlayışımızı da etkilemektedir. Kimi yöneticilerimizin Geleneksel Kamu Yönetimiyle yönetme anlayışı ve isteği üzerine yönetim şeklimiz bu yönde ağırlık kazanırken zaman zaman yöneticilerimiz yönetişimi andıran şekilde bir yönetim ile yönetmek istemekte ve yönetim şekli de bu yöne doğru ağırlık kazanır olmuştur. Yönetişim Modeli nedir? Neden parti programımızı yönetişim modeli üzerinden analiz edeceğim? Genel olarak kamu yönetimi dendiği zaman akla ilk olarak Geleneksel Kamu Yönetimi anlayışı gelmektedir. Geleneksel Kamu Yönetimi’nde baskın bir devlet anlayışı vardır. Devletin güçlü vatandaşın daha çok itaat ettiği bir yönetim şeklidir. Belirlenen kuralların neredeyse istisnasız şekilde uygulandığı vatandaşın da çok az itiraz edebildiği bir yönetim şeklidir. Burada ağır bir bürokratik yapı karşımıza çıkar. Basit bir imza atılmadığı için günlerce işlem yapılmayan ve bunun da yadırgansa da devam edil bir model gibi düşünülebilir. Nitekim, Geleneksel Kamu Yönetiminin kurucularından kabul edilen Max Weber, Bürokratik Yönetimi, siyasal iradenin aldığı kararları uygulama görevi olan, katı, merkezi, hiyerarşik bir yapı ve kurallara bağlı bir yönetim anlayışı olarak tanımlamaktadır. Bu yönetim şeklinde diğer tüm faktörler göz ardı edilir. Mevzuatta ne yazıyorsa o baz alınır. Örneğin, sosyal yardım almak kriterleri mevzuatta neyse odur. Bu yüzden de mevzuat kriterlerinden görece biraz iyi olan ama normalde şartları iyi bir yaşama uygun olmayan çok kişi yardımdan yararlanamaz ama şartları da iyi değildir. Geleneksel Kamu Yönetiminde mevzuat yardım vermeyin diyorsa memur yardımı vermez. Ve bu durumu yaşayan kişiyle empati yapmayan memur tipleridir. Bürokratlar yani memurlar yasal mevzuat ne derse onu yapmakla mükellef olan yasanın kendisine yap denileni yaptıysa görevini yapan yapmadıysa hakkında işlem yapılacak bir çalışandır. Dolayısıyla memurlar standart tiplerdir. Yani, birisi giderse diğeri gelir ve onun yaptığı işi kaldığı yerden yapabilir. Çünkü bu çalışanlar nötr davranan canlı çalışan makinalar gibidirler. Nitekim bu modelde vatandaşa çok basit düzeyde yardım eden bir memur eli üstünde tutulur, kıymet verilir ve diğer komşulara övgüyle bahsedilir. Sistemde devlet o kadar güçlü vatandaş ise bir o kadar zayıftır. Uzunca bir zaman bu yönetim modeliyle yönetilen devlet daha sonraları bu yönetim şekline gelen eleştirilerle farklı yönetim modelleri arayışına girmiştir. Baskın devlet modelinden daha özel sektör tarzı yönetime doğru eviren modeller denenmiş. Her model farklı modele doğru dönüşmüştür. Yeni Kamu Yönetimi, Yönetişim ve İyi Yönetişim gibi yönetim modelleri ortaya çıkmıştır. Bu yönetim modelleri güçlü devlet yapısını biraz daha özel sektör gibi yumuşatmaya çalışan modellerdir. Özellikle de katı bürokratik yapısı zamanla esnetilmeye başlanmıştır. Yazının konusu olan yönetişim modelinden bahsetmeden Geleneksel Kamu Yönetimi hakkında bahsetmek, aradaki farkı daha net anlatmak için önemlidir.

Yönetişim

Yönetişim, yeni bir yönetim modelidir. Bu model Geleneksel Kamu Yönetimi’nden farklı olarak devlet, bürokrasi yanında özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarını da dahil ederek karar alırlar ve aldıkları kararları da hep birlikte uygularlar. Yani, yönetişimde karar alıcı tek aktör yerine farklı paydaşlarla birlikte alınmasına odaklanmışlardır.

Yönetişim Modeli:

  • Katılımcılık
  • Açıklık/şeffaflık
  • Hesap verebilirlik
  • Etkinlik
  • Verimlilik
  • Stratejik Planlama
  • Hukukun Üstünlüğü
  • Tutarlılık
  • Cevap verebilirlik
  • Eşitlik

İlkelerinden oluşan bir yönetim şeklidir. Yönetişim kavramı, Dünya Bankası’nın bir raporuyla ilk kez karşımıza çıkmıştır. Ortaya çıkma sebebi de uluslararası çevre konferanslarında çevre için yapılacak çalışmalarda katı kuralları olan Geleneksel Yönetim Anlayışı yerine “Küresel Ortaklık” çalışmalarına imkân tanıması için geliştirilen bir modeldir. Ancak daha sonra bu birçok yerde yönetim modeli olarak önerilen gelişmiş bir modeldir. Bu model ilkeleri gereği önerilen bir modeldir. Karar almada ve uygulamada paydaşların aktif katılımı, yine alınan kararların uygulanmasında hesap verme, etkin ve verimli olma, şeffaf olma, stratejik planlama gibi özellikler yürütülmesi herkes tarafından önerilen bir yönetim modeli olarak kabul edilir. Teknolojik gelişmelerle toplumsal yapılarda değişmektedir. Nitekim artık insanlar sade vatandaş olmak yerine çeşitli mecralarda aktif ve dünyayı yakından takip eden bilinçli bir yurttaşa doğru değişmektedir. Bu açıdan farklı araçlarla yönetime dahil olma fırsatı, seçtikleri yöneticileri denetleme ve hesap sorma gibi özellikler değişen topluma uygun bir yönetim modelidir. Bu açıdan birçok kaynakta çağımızın yönetim şekli olarak tanımlanmaktadır.

CHP Parti Programı ve Yönetişim

Programın tanıtım sloganı “Güçlü Yurttaş, Güvenli Gelecek, Kazanan Türkiye” olarak belirlenmiştir. Bu slogan bile en başından yönetişimi çağrıştırmaktadır. Güçlü Yurttaş az önce bahsettiğimiz gibi sade bir vatandaş değil de hak sahibi haklarını farkında olan ve sonuna kadar da haklarına sahip çıkan yurttaşları ifade etmektedir. Üstelik bu hak sadece kendine has bencil bir hak kavramı da değildir. İçinde bulunduğu doğa, mahallesini paylaştığı sokak hayvanı, doğmamış çocukların gelecek hakkı gibi haklardır. Çağımız için en çok kullanılan sosyal kavram “Risk Toplumu” dur. Ancak bu kavram bile yetersiz kalmaktadır. Çünkü içinde yaşadığımız dönem çoklu krizlerin dönemidir. Dolayısıyla karşılaşacağımız durum bizi bütünlükçü çözüm arayışlarına teşvik etmektedir. Nitekim, parti programımızda bu çoklu kriz durumlarına karşı her dönem etkin olan 6 Ok İlkemiz değişen şartlara uygun ve Sosyal Demokrasiye öncülük edecek şekilde güncellenerek delegelerin oylarına sunulmuştur.

Toplum değişmesine rağmen 6 Ok İlkemiz nasıl hala geçerliliğini korumaktadır? Selin Hanım’ın da ifade ettiği şekliyle bunlar:

            Cumhuriyetçilik, eşit ve onurlu yurttaşlık. Demokrasi ve milli irade de devam etmektedir.

            Milliyetçilik, ekonomik gücümüzü korumak ve bağımsızlığın temelidir.

            Halkçılık, kimseyi arkada bırakmayan “Sosyal Devlet” in temeli.

            Devletçilik, kamunun kalkınma yolunda üretici, girişimci ve koruyucu olduğudur.

            Laiklik, kadın erkek eşitliği ve özgürlüklerin güvencesidir.

            Devrimcilik, çağlardan çağlara kendini yenileme ufkumuzdur. Yani, hedefimizin Muasır Medeniyet Seviyesine çıkma girişimidir.

Biraz sonra detaylandıracağımız içerikleri okurken tam olarak 6 Ok’un merkez olduğunu göreceğiz.

Parti Programımız, 4 Temel Kolon üzerine inşa edilmektedir. Bunlar:

  • Demokrasi, Yönetim ve Adalet
  • Kalkınma ve Ekonomi
  • Sosyal Devlet
  • Dış Politika, Güvenlik ve Dirençlilik

Başlıkları üzerinden toplumu ilgilendiren her konuda görüşler belirtilmiştir. Her parti, programında tercihlerini ortaya koyar. CHP tercihlerini bu 4 kolon ve 6 Ok ilkemiz şeklinde toplum faydası içerecek şekilde ortaya konmuştur. Bu dört kolonu biraz derinleştirirsek bakış açımız daha netleşecektir.

Demokrasi Yönetim ve Adalet

  • Demokrasi ve Yönetim Reformu
  • Demokrasi, İnsan Hakları ve Hukukun Üstünlüğü
  • Adaletin Tesisi
  • Demokrasi için Ayrımcılıkla Mücadele ve Çoğulculuk
  • Aktif Yurttaşlık ve Siyasi Partiler
  • Yolsuzlukla Mücadele, Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik
  • Yerellik ve Yerinden Yönetim

Başlıklarının yer aldığı bu kısım özellikle ülkemizde son yirmi yıldır. En çok ihtiyaç duyduğumuz alanların başında gelmektedir. Nitekim 19 Mart 2025 Yargı Darbesinden bugüne kadar Adaletin Tesisi’nin ne kadar önemli olduğu birebir yaşadığımız bir durumdur. Özellikle kimsesizlerin kimsesi olan Cumhuriyet’i ikinci yüzyılında yeniden güçlendirmek çok önemlidir. Cumhuriyet’in daha güçlü olmasının kilit noktası da demokrasinin vazgeçilmez olmasıdır. Demokrasi, bizler için “Somut” bir ihtiyaçtır. Demokrasi, birilerinin iddia ettiği gibi işine yaradığında binilen işi bitince inilen bir tren değildir. Aktif bir vatandaş olabilmemiz için olmazsa olmazdır. Aktif vatandaşlık yönetişimin birçok ilkesini birlikte yansıtmaktadır. Nitekim bu bölümde katılımcılık, hukukun üstünlüğü, hesap verebilme ve/veya hesap sorma, etkin ve verimli bir yönetim ve eşitlik ilkeleriyle birebir uyuşmaktadır.

Güçlü Demokrasi, işleyen ve herkese eşit uygulanacak adalet sistemi ve etkin yönetim için bu kısım çok önemlidir. Bu bölümde:

“Hak Temelli Kapsayıcı Kurumlar,

Güçlü Kamu Reformu,

Hesap Veren Yürütme,

Bağımsız ve Tarafsız Yargı,

Özgür Kamusal Alan”

Vurguları da önemlidir. Bu vurgularda uzun süredir bilinçli şekilde yıpratılan yapıların yeniden inşa edilmesi ve günümüze göre de güncellenmesi önemlidir. Herkese ekmek gibi su gibi lazım olan bağımsız ve tarafsız yargı özellikle 19 Mart 2025’den beri her anımızda aranan bir ihtiyaçtır. Siyasi bir makam olan Adalet Bakan Yardımcılığından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılık görevine atanan ve atandığından bugüne yaptığı her hareket konuşulan Savcı Bey’den dolayı yargının tarafsız ve bağımsız olmasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördük. Nitekim programda bu konu kapsamlı şekilde ele alınmış. Aktif yurttaşlık, yukarıda bahsettiklerimden farklı olarak yurttaşlar TBMM’ye teklif verebilecek Meclis’te bu teklifi mutlaka görüşecektir. Bu sayede yönetişimin katılımcılık ilkesi, etkin ve verimli çalışma açısıyla paralellik gösterir. Bunlara ek olarak Meclis çalışmalarına katılabilecek ve bu sayede örgütlenebileceklerdir. Benzer şekilde Kent Konseylerinde ve kararlarında yer alabilecekler ki bu da yurttaşı daha da güçlendirecektir. Kayyımlar bitecek nitekim bu da milli iradeye her türlü müdahaleye karşı durmaktır. Bu karşı durmakta Cumhuriyetçilik İlkesiyle eş değer özellik göstermektedir.

Sözün özü, yurttaş tüm siyasi süreçlerin merkezinde yer alacaktır. Bunun sonucu olarak Devlet yurttaşına sadece yurttaş olduğu için saygı duyacaktır. Yurttaş da devletine güvenecek ve kendilerini devlete ait hissedilecektir.

Kalkınma ve Ekonomi

Refah ve Eşitlik İçin Kalkınma

Kalkınmacı Devlet- Sektörel Politikalar

Kalkınmacı Devlet- Makroekonomik Politikalar

Kalkınmacı Devlet- Ekonomik Dönüşüm Politikaları

Bölümlerinden oluşan bu kısımda bu alanlar detaylandırılarak “CHP ekonomide ne yapacak” sorusuna kapsamlı şekilde cevap verilmiş oldu. Bu kısımda odak nokta bugünün sorunlarını çözecek ama aynı zamanda da Türkiye’yi geleceğe hazırlayacak bölüm olarak tanımlanmaktadır. Bu bölümde de bütüncül bir bakış açısıyla adımlar atılmıştır. Kalkınmaya sadece rakamsal büyüme olarak değil nitelikli büyüme ve insani gelişme odaklı bakılmaktadır. Ekonomik olarak daha çok ve nitelikli büyüme ile istihdam, tek haneli enflasyon ve fiyat istikrarı yanı sıra birlikte zenginleşme, üretimin dönüşümü, istikrarlı ve dirençli bir ekonomi yaratma çabası göreceğiz. Maalesef ki uzun zamandır servet transferlerine şahit olduk. Birlikte zenginleşme bireysellikten, siyasi patronaj ve bir avucun zenginleşmesine engel olacak. Topyekün ve bütünlükçü kalkınmayla toplumun her kesimi aynı oranda zenginleşecek yani kolektif bir yaşam mantığıyla yeniden biz olacak ve komşumuz açken tok yatmayacağız. Programa bakarken en çok ilgimi çeken kısım Yeşil, Mor ve Dijital Dönüşüm kısmı olmuştur. Yeşil Dönüşümü birçok yerde ve bazen sadece yazmış olmak için yazdıklarını görüyoruz. Ancak, burada yeşil ve dijitale, mor dönüşümün eklenmesiyle samimiyetini göstermektedir. Dönüşümü yukarıdaki üç dönüşüme ek olarak istihdam dönüşümüyle birbirine entegre ve bütünlükçü bir dönüşüm planlanmıştır. Bunlar:

İstihdam Dönüşümü, Emek Merkezli Ekonomik dönüşüm.

            Yeşil Dönüşüm, iklim dayanıklı, sürdürülebilir ve adil ekonomik dönüşüm.

            Mor Dönüşüm, eşitlikçi ve kapsayıcı ekonomik dönüşüm.

            Dijital Dönüşüm, yenilikçi çağın öncüsü, geleceğe hazır ekonomiyi ifade eden dönüşüm şeklidir.”

İstihdam dönüşümünü Selin Hanım’ın ifadesiyle “Bugünden emeğin yarına hazırlanması” olarak tarif etmek çok yerinde olacaktır. Bu kısımda Yönetişim İlkelerinden eşitlik, verimlilik ve stratejik planlama açısından paralellik göstermektedir.

Sosyal Devlet

  • Toplumsal Refah İçin Güçlü ve Hak Temelli Sosyal Politikalar
  • Sosyal Politikalarla Ayrımcılıkla Mücadele
  • Sağlıklı Uzun, Kaliteli Yaşam
  • Herkes İçin Barınma ve Enerji Hakkı
  • Özgür Birey, Güçlü Gelecek ve Kalkınma İçin Eğitim
  • Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
  • Özgür, Eşit ve Kurucu Gençlik

Bölümlerinden oluşmaktadır. Bu bölüm de diğer bölümler gibi bütünlükçü bakış açısıyla dört sac ayağı üzerinden şekillendirilmektedir. Bu sac ayakları:

            “Eşit ve onurlu yurttaşlığın güvencesi sosyal politikalar

            Rahat, uzun ve kaliteli bir yaşam; sağlık, barınma ve enerji politikaları

            Kalkınmanın kurucusu eğitim

            Toplumsal cinsiyet eşitliği”

Kapsamında ele alınmaktadır. Özellikle anayasa tarafından güvenceye alınan Sosyal Devlet ilkesi bu bölümle yeniden inşa edilecek ve daha da güçlendirilecektir. Bu bölümde en dikkat çekici unsur “Temel Vatandaşlık Geliri” nin hayata geçirilecek olmasıdır. Bu durum aktif vatandaşlık kavramının sadece yurttaş yönünden ele alınmadığını gösterirken devlet tarafından bakılacak yönünü de bize göstermektedir. Cumhuriyet’in bize en büyük kazanımı “Eşit ve Onurlu Yurttaş” olma hakkı güçlendirilecektir. Bu bölümde vurgulanan mahalle odaklı bütünleşik sosyal hizmet anlayışı yönetişim ilkelerinden yerellik ve yerinden yönetim ilkesiyle ilişkilidir. Eşitlik ilkesi de her türlü ayrımcılıkla mücadele, sosyal konut seferberliği (Herkesin evi olacak diye tanıtılan), kiralık ve mülk sosyal konut modelleri, çağdaş standartlarda lojmanlar önerilerinde vücut bulmuştur. Son dönemlerde toplumun iki kutuplu bir yapıya dönüşmesi zenginlerle yoksullar arasında tampon kurum olacak orta sınıfın erimesiyle beraber yoksullaşan yurttaşlara devletin anayasal güvencesi olan sosyal devlet ilkesi yönetişim modelinde paydaşların katılımı ve toplumun dezavantajlı kesimlerinin destekleyerek yurttaşların eşit haklarda yaşaması ise eşitlik ilkesiyle uyuşmaktadır.  

Dış Politika, Güvenlik ve Dirençlilik

Tarih boyunca dış politika konusunda ülkemiz uzun zaman saygın bir döneme sahip olmuştur. Sevr anlaşması sonrası Lozan Anlaşmasını imzalatmak dünya tarihi açısından önemli bir dönüm noktasıdır. Bir dönem dış politikadaki başarılarımız “Monşerler” diye küçümsenerek o zamana kadar işleyen sistemin bozulmasına kadar geçen sürede güçlü bir dış politikamız vardı. Alanında uzman ve yabancı dil bilen bürokratlarla ülkemizin hak ettiği değeri temsilcilerimizin gücüyle görüyordu. Ancak son yirmi yıldır bu anlayışın değişmesi ve AKP’nin eski vekilleri, bakanları ya da TBB Başkanlığı yapmış Metin Feyzioğlu gibi AKP’li ya da AKP’ye yaranma derdinde olanların görevlendirilmesi ve atamalarda özellikle liyakat sisteminin göz ardı edilmesi ve özellikle de Türk Tipi Başkanlık Sistemi’ne de geçilince iyice kişisel bir dış politika güdülür oldu. Bu yüzden CHP Parti Programına “Kurumsal, Kamusal, Liyakat Sistemine” dayalı bir dış politika, aktif ve çok boyutlu bir dış politika anlayışı programa aktarılmıştır. Bu durum yönetişim ilkelerinden şeffaflık, hesap verilebilirlik, etkin ve verimli bir yönetim, hukukun üstünlüğü gibi ilkelerle uyuştuğu görülmektedir.

Güvenlik konusu özellikle ontolojik ve kent güvenliği açısından önemli bir sorundur. Burada da bütünlükçü bir yaklaşımla ele alarak “özgürlüğü güvenlikten, güvenliği adaletten, adaleti demokrasiden ayırmayan bir anlayış güdülmüştür. Özellikle bu dönemde çoklu krizlerle karşılaşılması en çok güvenlik açısından risk oluşturmaktadır. Çatışmalar, terör, organize suçlar, düzensiz göç, siber saldırılar gibi durumlar güvenlik konusunun siyaset üstü ele alınmasını sağlar. Kimi zaman güvenlik özgürlük çatışması yaşanırken programda güvenlik özgürlüklerin korunması ve güvence altına alınması açısından ele alınmaktadır. Buna giden yol ise demokratik kurumların güçlendirilmesi, sosyal adaletin sağlanması ve toplumsal barışın tesisi edilmesiyle mümkün olacaktır. Bu durumda yönetişimin eşitlik, şeffaflık, hesap verilebilirlik ilkeleriyle uyuşmaktadır.

Son seçimin birinci partisi olarak iktidarı hedefleyen partimizin en önemsediği hususlardan birisi de dirençliliktir. Kurumsal, toplumsal veya bireysel kırılganlıkları ortadan kaldıracak anlayıştır. Yine burada da bütünlükçü bir bakış açısıyla yaklaşılarak ele alınmıştır. İleriyi hedefleyerek “yarım yüzyılı hatta ötesini kucaklayan strateji belgeleriyle, eğitim, ekonomi, kurumsal yönetim ve toplumsal refah geniş bir zaman ufkunda planlanacaktır. Bu planlamalar, gelecek kuşaklar için yol haritası, aynı zamandan bugüne yön veren taahhütler olacaktır. Bu anlayış hem güvende hisseden bir toplum hem de sosyal, ekonomik ve kurumsal dirençliliği güçlendirecektir.” Programda yer alan bu ifade dirençlilik için farklı bir bakış açısı getirmektedir. Dirençlilik denince akla genelde Afet Dirençliliği gelmektedir. Elbette partimiz bu konuya da bütünlükçü bir bakış açısıyla bakarak bunun için de gerekli adımları programa ekledi. Özellikle de Türkiye nüfusunun ve ekonomisinin yüzde 60 üzerinde olan kentleri yönetecek parti olarak kentlerin afetlere karşı dirençli hale gelmesi de öncelikli hedeflerimiz arasındadır. Nitekim bunlarda yönetişim ilkeleriyle uyuşmaktadır.

Sonuç

Parti programları partilerin iktidar olduğunda ülkeyi nasıl yöneteceklerini gösteren politika belgeleridir. CHP uzun zaman sonra içinde yaşadığı toplumla iyice bir olabilmiş uzun zamandır görmediği toplum desteğini görmektedir. 19 Mart’tan beri içine girdiğimiz karanlık dönemden kurtulmak için halkın tek bir umudu var. Onun da adı Cumhuriyet Halk Partisi’dir.

Partimiz de bu umudu görmüş ve bu umudun hakkını verebilmek için kendisini sürekli yenileme ve güncelleme çabası içine girmiştir. Parti programımız yönetişim modeli yönetim şekline uygun olarak dizayn edilmiştir. Programın tamamından bütünlükçü bir bakış açısı benimsenmiştir. Program dört yaklaşım üzerine inşa edilmiş ve bu yaklaşımlar detaylandırılarak derinlemesine ele alınmıştır. Adaletsiz ekonomi, ekonomisiz dış politika, dış politikasız iç güvenlik olmaz. Bunlar her birisi derya deniz konular ama hepsi de birbiriyle entegre ve bütünleşik yapılardır. Cumhuriyetimizin kuruluş ilkelerini günümüze uygun şekilde güncelliğinin farkında olarak güncel konuların özüne işleterek daha etkin, verimli, hesap verebilir, eşitlik içeren, şeffaf ve stratejik planlamaya ve diğer ilkelere uygun bir programla hedef iktidara gelmektedir. 

Her ne kadar çok kapsamlı ve derinlemesine bir program hazırlansa da bu program özümsenmeden uygulanmaz. CHP Programını en büyük avantajlarından birisi de hazırlık aşamasının da yönetişim ilkelerine uygun olması. Yurttaşların katılımcılığına sonuna kadar açık, yapılan her çalışma kendi içinde şeffaf ama sonuçları açısından da görülebilen ve hesap verebilen, herkesin kendince katkı koyabilmesi açısından eşitliği benimseyen bir yapıda hazırlanmıştır. Bu şunu göstermektedir. CHP inandığı gibi yaşadı ve yaşadığı gibi programladı.

Son söz, CHP tarihte Kurtuluş Savaşı sonrası ülkeyi kurarken milletiyle böyle kenetlenmişti. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında da aynı şekilde kenetlendi. Genel Başkanımız Sn. Özgür Özel’in muazzam liderliğinde milletimiz tarihi yeniden yazacak. Bu süreçte her türlü baskıya rağmen “bir adım geri atmayan, bir milim eğilmeyen ve bir kelime eksik söylemeyerek” halkın ihtiyaç duyduğu güveni onlara veren Özgür Başkanımızın her hafta biri İstanbul biri Anadolu’nun farklı kentlerinde yaptığı mitinglerin yer, bölge, yağmur çamur demeden hınca hınç dolu olması, Özgür Başkanımızın inandığı şeyin peşinden samimiyetle gitmesi ve bunu da tüm şeffaflığıyla topluma yansıtması sayesinde diyorum ki: “Şimdi İktidar Zamanı”

Hakan Çakmak

Sosyolog/Siyaset Bilimci

Leave A Comment

At vero eos et accusamus et iusto odio digni goikussimos ducimus qui to bonfo blanditiis praese. Ntium voluum deleniti atque.

Melbourne, Australia
(Sat - Thursday)
(10am - 05 pm)