MÜBAREK, MISIR’DA NASIL 30 YIL İKTİDAR OLDU?

(Bir zamanlar Mübarek vardı.)

1) Hüsnü Mübarek 1981 ile 2011 yılları arasında, tam 30 yıl “tek adam” olarak, Mısır’ı yönetmişti. Peki ama seçim yapılan bir ülkede, bu nasıl olabilmişti; nasıl 30 yıl görevde kalabilmiş, nasıl yönetebilmişti?

2) Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat 6 Ekim 1981’de öldürülmüştü. Yerine Devlet Başkanı yardımcısı Hüsnü Mübarek getirildi.

1971’de kabul edilen anayasaya göre, devlet başkanlığı görevinin boşalması halinde 60 gün içinde seçim yapılması ve yeni devlet başkanının seçilmesi gerekiyordu.

8 gün sonra, 14 Ekim 1981’de seçim yapıldı ve %98 oyla Mısır Devlet Başkanı oldu. Görev süresi anayasaya göre 6 yıldı.

3) Hem seçimin hızı (8 gün içinde!), hem de oy oranı (%98!) dikkati çekmiş olmalıdır. Bunları açmak gerekli.

Mısır Anayasasına göre önce Mısır Meclisi, bir devlet başkanı adayı seçer, sonra bu aday referanduma sunulurdu.

Mecliste Devlet Başkanı adayı olabilmek de kolay değildi; Meclis’in 2/3 onayı gerekiyordu.

Bu oran, muhalefetin hiçbir zaman umut duyamayacağı kadar yüksekti.

Dolayısıyla Meclis yalnızca mevcut iktidarın belirlediği kişiyi aday çıkarıyor, halk da “evet/hayır” diyerek bu adayı onaylıyordu.

Anayasaya göre, Mısır Devlet Başkanı böyle seçiliyordu.

4) Mübarek bu yöntemle, 6 yıllık dönemler halinde üç kez daha seçildi:
👉1987 referandumu (%97)
👉1993 referandumu (%96)
👉1999 referandumu (%93)

5) Enver Sedat suikastı sonrası ilan edilen Olağanüstü Hal, Mübarek döneminde sürekli uzatıldı. Mübarek böylece, 30 yıl boyunca miting, gösteri ve protestoları yasaklayabildi. Gazetecileri cezaevine atıp, halkın gerçekleri öğrenmesini yani haber alma özgürlüğünü kısıtladı.

Enver Sedat’a suikast olayı, Mübarek için “Allah’ın bir lütfu” olmuştu.

6) Her iktidar bir takım güçlere dayanmak (desteklenmek) zorundadır.

Mübarek, ABD ve ordu desteğine çok önem verdi.

Ordu, rejimin ana dayanağı idi. Zaten Mübarek de eski bir havacı generaldi.

ABD’den gelen milyarlarca dolarlık yıllık yardım (özellikle İsrail’le yapılan Camp David anlaşması sonrası güvenlik anlaşmaları çerçevesinde) rejimi ekonomik ve siyasi olarak ayakta tutuyordu.

Bu ABD desteği, ona “meşruiyet” de sağlıyordu.

7) 2005’te sözde bir reform yapılarak seçim sistemi değiştirildi.

Bu kez “çok adaylı” referandum yapılacaktı.

Ama adaylık şartları öyle ağırdı ki (partilerin Meclis’te sandalye bulundurması, İçişleri Bakanlığı onayı vb.), muhalefet yine bir aday çıkaramadı. (“Beceriksiz” muhalefet!)

2005’te Mübarek %88 oyla tekrar devlet başkanlığını kazandı.

8) Bu şartlar altında 2011 seçimleri yaklaşıyordu.

Mübarek 1929 doğumlu idi, artık 82 yaşındaydı. Yorgun ve yaşlıydı. Güneş gözlüklü, asker olarak üniformalı propaganda afişleri de bu durumu saklamaya artık yetmiyordu.

Kara kara “benden sonra ne olacak” diye düşünüyor, “kazanımlar” ne olacak diye kaygılanıyordu.

“Sonrası” için bir tek hesap yapan o değildi; “aslan babamız, kaplan babamız, sen olmasan biz ne yaparız” diye konuşup, ellerini oluşturarak miras bekleyenler de vardı.
Bilirsiniz, miras çok ilginç bir şeydir; kardeşleri bile birbirine düşürür.

Ama Mübarek hiç kimseye değil, sadece kendi oğluna, Cemal Mübarek’e güvenebilirdi. Mirası ona bırakmalıydı; “Kazanımları” sadece o koruyabilirdi.

Cemal parlak biri sayılmazdı, “bıbıcım, bıbıcım” diye ortalıkta gezen biriydi, ciddi bir siyasi başarısı yoktu.

Mübarek bu niyetlerini yavaş yavaş belli etmeye başladı. 2000’lerden itibaren, çevresindeki güçlü siyasi figürleri elemeye başladı. Orduda da güçlü, kariyeri parlak general bırakmadı.

Oğluna “mıntıka temizliği” yapıyordu.

Ancak 2011 seçimleri yaklaştıkça halk da yavaş yavaş hareketlenmeye başladı.

Gerçekten de halk da bu “oğlunu devlet başkanı yapma işi”nden sıkılmıştı, bunu göstermekten çekinmemeye de başlamıştı.

Tahrir Meydanı gösterileri, işte böyle başladı.

Bir süre sonra ABD ve ordu desteğini çekti, Mübarek’in gitmesini istediler.

Mübarek 11 Şubat 2011’de istifa etmek zorunda kaldı.

9) Bu arada iktidarı süresince iyi “kazanım” yapmıştı, iddialara göre “kazanımları” 70 milyar dolar civarında idi.

10) Mübarek aleyhine yapılan gösteriler hakkında 2011 Ocak-Şubat aylarında ben de yazılar yazmıştım. Birgün’de yayınlanan bu yazılarda Tahrir gösterilerini desteklemekle beraber, “meydanda ‘Che’nin Ruhu’ eksik” diye değerlendirmiştim.

Bu “ruh”, iktidar değişimi halinde, yeni rejimin niteliğini belirleyecek olan en önemli “şey”di.

11) Sonuçta Mübarek devrildi, yerine 2012’de ilk kez yapılan demokratik seçimlerle İhvancı Mursi iktidara geldi. (Mursi dönemi de ayrı bir hikayedir.)

Sonra 2013’te (Savunma Bakanı) Sisi tarafından yapılan bir darbe ile o da gönderildi.

Yerine 2014’te yapılan seçimlerle (%96.9 oy oranıyla) Sisi devlet başkanı oldu.

12) Halk aynı yöntemle, bu kez Sisi’yi seçmeye başladı.
Gerçekten de, Sisi 2018 (%97.1) ve 2023 (%88.6) seçimlerini de kazandı.

Sisi halen ülkeyi yönetmeye devam ediyor.
Henüz Sisi’nin “kazanımları” ne kadar, bilmiyoruz ama Mısır halkının yoksulluğu ve kim gelirse gelsin yüksek seçim desteği-düşük seçim katılımı devam ediyor.

Türk yatırımcıların Mısır’daki yatırımları yaklaşık 80 bin kişiye istihdam sağlıyor.

Türk donanması, bir kaç gün önce Mısır donanması ile ortak deniz tatbikatı yaptı; bu bizim açımızdan (Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatleri açısından) iyi bir haber.

ABD Mısır’daki istikrardan memnun.

Ortadoğu’da güneş her zaman sıcak

ve hayat da her zamanki gibi devam ediyor…

Yazar: Av. Doğan Subaşı

Leave A Comment

At vero eos et accusamus et iusto odio digni goikussimos ducimus qui to bonfo blanditiis praese. Ntium voluum deleniti atque.

Melbourne, Australia
(Sat - Thursday)
(10am - 05 pm)